Bu hafta Bilgi Üniversitesi araştırmacılarından Emre Erdoğan’la
yaptığı kutuplaşma araştırmasının sonuçlarını konuştuk.
Türkiye’de ilk kez kutuplaşmanın boyutlarını ortaya koyan
araştırmanın en çarpıcı sonuçlarına göre katılanların yüzde 76’sı farklı siyasi
partiden biriyle komşu olmaya karşı; yüzde 83’ü, kızının kendisini uzak
hissettiği siyasi parti taraftarlarından biriyle evlenmesini istemiyor.
Kutuplaşmadan neyi kastediyoruz? Bu soruyu sorduğum Erdoğan’ın
yanıtı şöyle oldu:
“İnsanların toplumdaki yerlerinin, kanaatlerinin ve
tutumlarının siyasi parti aidiyeti ile belirleniyor olması. Yani duvarları
siyasi partilere duyulan yakınlık ve uzaklıkların örmeye başlaması; partililik
ile kimliklerin örtüşmesi. Kimse tek bir kimlikle yaşamıyor. Hepimiz farklı
kimlikler taşıyoruz. Bunlar ne olabilir? Türk vatandaşlığı, etnik, dini,
ideolojik, vs. Kimliklerin duvar örmesini çok beklemiyoruz. Örerse, bunu sorun
olarak görüyoruz. Ayrımcılık ve
ötekileştirme tartışmaları kimlikler üzerinden yapılan tartışmalar. Siyasi
parti aidiyeti de bir yerde kimliklerle örtüşecektir ama biz başka şeyler de
bulduğumuz için üzerinde düşünmeye değer diyoruz. Siyasi parti aidiyeti kimlik
haline gelmişse bunu sorun olarak görüyoruz çünkü o zaman duvar örüyor.”
Sosyal medyada da belirgin bir şekilde kutuplaşmanın etkisi
var. Neredeyse parti tercihinden bağımsız olarak, Twitter kullanıcılarının
kendi görüşlerine yakın kişileri takip ettiklerini, Facebook kullanıcılarının
da arkadaş listelerinin siyasal görüşlerinin kendi görüşleriyle uyumlu
oldukları görülmekte.
Araştırmanın sonuçlarına göre herkes birbirine düşman değil,
iki büyük düşman var, AKP ve HDP.
Araştırmaya katılanların gözünde Türkiye’de en fazla
ayrılığa yol açan konular sırasıyla Kürt sorunu (yüzde 39), 1980 Darbesi
(yüzde 30), Gezi Protestoları (yüzde 30) ve 17-25 Aralık Yolsuzluk Suçlamaları
(yüzde 29) olarak sayılırken diğer konular yüzde 10’un altında kaldı.
Bununla birlikte, parti tabanları arasında geçmişi değerlendirme konusunda önemli farklılıklar var. AKP sempatizanları arasında en yüksek oranda yanıtlar sırasıyla Gezi Protestolar (yüzde 38), Kürt Sorunu (yüzde 38) ve 1980 Darbesi olarak görüldü. CHP’liler arasında en fazla belirtilen kırılma yüzde 51 ile 17-25 Aralık Suçlamaları ve Kürt Sorunu (yüzde 42) öne çıkıyor.
Bununla birlikte, parti tabanları arasında geçmişi değerlendirme konusunda önemli farklılıklar var. AKP sempatizanları arasında en yüksek oranda yanıtlar sırasıyla Gezi Protestolar (yüzde 38), Kürt Sorunu (yüzde 38) ve 1980 Darbesi olarak görüldü. CHP’liler arasında en fazla belirtilen kırılma yüzde 51 ile 17-25 Aralık Suçlamaları ve Kürt Sorunu (yüzde 42) öne çıkıyor.
HDP sempatizanları Kürt Sorunu (yüzde 36) ve
1980 Darbesi (yüzde 39) kırılmalarını daha fazla belirtiyorlar. MHP’liler için
de en önemli tarihsel kırılma Kürt sorunu (yüzde 58) ön planda.
Toplumdaki diğer insanlara kıyasla daha az saygı gördüğünü
düşünen grup olarak Kürtler ön plana çıkıyor. Bu konuda en fazla özgüvene sahip
olan gruplar ise sırasıyla muhafazakarlar (yüzde 73), dindar insanlar (yüzde
67), Türkler (yüzde 61) ve eğitimli insanlar (yüzde 56).
Araştırma 3-10 Aralık 2015 tarihleri arasında, 1024
kişiyle, 16 ilin kentsel ve kırsal bölgelerinde yüz yüze görüşmelerle
gerçekleştirildi ve Amerikan düşünce kuruluşu German Marshall Fund desteğinde
Türkiye Kurumsal Sosyal Sorumluluk Derneği tarafından Infacto RW araştırma
şirketine yaptırıldı.
Söyleşimizin İngilizcesi burada.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder